Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Vuslat

"Sana dilsiz, dudaksız sözler söyleyeceğim Bütün kulaklardan gizli sırlardan bahsedeceğim Bu sözleri sana, herkesin içinde söyleyeceğim, Ama senden başka kimse duymayacak, Kimse anlamayacak. Şimdi sorarım sana, Hangi aşk daha büyüktür ? Anlatılarak dile düşen mi, Anlatılmayıp yürek deşen mi..."   Demişti ŞEMS  aşkını anlatırken Mevlanaya. Bizler sadece bir anlık duygular ile okuyup geçtiverdik aşkın ızdırabından yazılan bu satırları. Oysa ki nice acılar vardı her satırına,  nice hikayeler yatardı her bir mısrasında.  Peki bu kadar mana içerirken ne diye bu kadar küçük görmektir sevdayı aşkı oysa ki sevmek basit miydi ki bu kadar küçük görünür oldu bir gözde, değer görmek sıradan mıydı ki bu kadar acımasız olundu, bir kalpte yer edinmek vuslat mıydı ki uzak olunmaya gayet edildi...  Fakat sevmek bir nimet sevilmek de bambaşka bir nimet. Lakin kıymet bilinmez olundu, her şey sıradanlaştı sevmek ve sevilmek dahi. Oysa ki ne haddimizeydi ki severken sevinirken o sevgiyi görmezden
En son yayınlar

Ruh

Ruhum garip , bu yurdun yabancısı gibi . Hiçbir zaman kabul edemediği bir düzenin zindanına haps edilmiş gibi pencereden sızan hakikat ışığına yapışmış durumda . Bir Yusuf haline bürünmüş... Dalgın mı dalgın ama yerinde duramayan daima bir tuğla üstüne tuğla koyma peşinde. Bulunduğu zindan da kendi için bir Hira yapıp huzura kavuşma peşinde ...  Oysa ki bu alem de değildi ki asıl yuvası . Özlüyor biliyorum asıl yuvasını, yurdunu ama o yuvanın tuğlalarını oluşturmak için de bu sahte yuvada bir benlik oluşturması gerekiyordu belki de bunun yorgunluğu belki de bu arayışın yorgunluğuydu hissettiğim...  ruhun dinletisi

Sessizliğini BOZ

İnsanoğlu olarak garip varlıklarız. Bir anda dünyaya hakim olabilecek bir kapasiteye sahipken bir anda da dünyanın en aşalık varlığı olabiliyoruz . Orta yolun olmadığını insanlık tarihine bakıp görebiliyoruz . Olması gerek bu mu diye sormak da gerekiyor lakin bu soruyu sormaya dahi tenezzül edebilecek bir konuma da artık sahip değiliz . Evet dediğim gibi insanoğlu garip bir varlık . Ve istediği her şeyi yapmaya sahip olan bir varlık olarak kendini görebiliyorken binlerce acizlik vasfına sahip .  Her geçen gün Adalet ve hâk diye bangır bangır bağıran toplumken 7 Ekim 2023 tarihinden beri Adalet kavramı galiba herkesin yüreğinde yer edinmemeye başladı, başladı ki halen bu tarihe kadar sessizliğini sesi olamıyoruz. Evet az çok hangi konu hakkında bir yazı yazacağım anlaşılmış oldu, yüreğinde bir nebze vicdan kalmış olanlar anlamıştır.  Bu yazıyı yazmak da baya geçmiş bulundum biliyorum bu konu hakkında böyle sessiz kalan kesime yer edindiğim içinde kendi kendimi kınıyorum. Çün

Terk et

Şimdi kapat gözlerini her şeyden arınarak. Hiçbir şey olmamış gibi , kimse yok gibi ve kimse de hiç olmayacak gibi. Sadece ve sadece kendine odaklan . Derin de bir hüzün oluşsa da kaçma artık kendinden . Kimse yok desen de her yer karanlık desen de odaklanacağın ve okuyacağın ilk kişi sen ol .  Birileri hep olucak , birileri hep gelicek , birileri hep gidecek, birileri hep kıracak, birleri hep üzecek, birileri hep seni sen olmadığın için yargılayacak ama onlar hep birileri olarak kalacak bir olup gelip gidecek... Ama sen okumaya çalışır isen kendini , üzmez isen hiçbir zaman içinde ki küçük bedeni , kırmaz ise kalbini , incitmez isen ruhunu , yıpratmaz isen kendi içinde var olan cevheri ... İşte sen sen olaya başlar ve senden size ulaşır kimseye ihtiyaç duymadan ihtiyaç duyulması gereken kişiye sadece ihtiyaç duymaya Başlarsın... Aç gözlerini iç dünyadan oluşan bütün düşüncelerin ile şimdi bak hayatına ne kadar anlamsızca gelip geçtiğini farkına var .  Ve bir kez daha ken

kaleme dökülmeyen sözcükler

Çok kararsız kaldığımız anlar olmuştur elbet . Bazen bir şarkı dinleme kararsızlığı , Bazen film seçme kararsızlığı , bazen de yüreğimiz de var olan acıya tercüme olacak sözcükler bulamama kararsızlığı... Ve de bu kararsızlık sonucu dökülen satırların katliamına sebep olmak. Bu kararsızlık İle de İç dünyasına yabancı olur muydu insan . Bu kadar uzak olabilir miydi kendine ... Bilemiyorum .  Ne garip hale geldik de yaşadığımızı hayata bir yabancı olduk , çözmüş değiliz . Başı boşluk boğazımıza dayanmış da kaçıyoruz kaçtığımız kadar .  Nereye kadar söyler misiniz nereye kadar bu kadar amaçsızca yaşamak ... Evet okuduğunuz her yazım aynı konu üzerinde dönebilir sizin için . Ama şöyle bir gerçek de var , Siz bu yaşamı çözmüş olabirsiniz ama ben çözmüş değilim .  Bir bulmaca gibi benim için . Bazen dediğim gibi bir bulmaca çözülmesi beklenen , bazen de sıralar dolu bir diyar , bazen seyredilmesi gerek bir gösteri alanı ...                                                         

Nereye kadar ?

Öylesine yazılmak için başlanır satırlar genel de sadece bir iç çöküş olması niyeti ile . Sonra her satır ile derin çok derin hallere girilir de çıkışı olmaz hale giriliverilir . Çünki o kadar çok kaçıyoruz ki gerçeklerden , Kör oluyoruz , sağır oluruyoruz bana dokunmayan yılan bin yaşasın lafzı ile ortalıklarda cirit atıveriyoruz . Bu ciritleri de hayatımı yaşıyorum kalıbına sığdırarak kendimizce vicdanımızı(!)rahatlatıyoruz . Sonra öyle bir an geliveriyor neden bunlar başıma geldi diye de haykırıyoruz . Haddimiz olmadığı halde hayatı sahiplenirken, bizim olmayan bedenleri sahiplenirken, bizim olmayan duyguları yönetirken düşünmeden hareket ederken küçük bir aksilik ile de neden bunlar başıma geldi diye de Yaradana haşa ahkam kesiyoruz... Sübhanallah oysa ki yaşam bizim yaşamımız değil miydi  ki ne ara bir yaradana havele(!) ediverdik , ne ara  bunca şeylerin suçlusu yaradan oluverdi(!). Aklımız başımız da değil , akıl sahibimiyiz orası da müstasna ... Söylenecek o kadar

VURDUM DUYMAZLIK

Binlerce kez düştük hem de acımasızca bu dünya imtihanın da . Düştük ama imanımız da kuvvet bulduk tekrar ayağa kalkmaya gayret ettik. Böyle gerekiyordu bu zorlu yaşam koşusunda. Çünkü seni senden bir de Rabbin dışında kimse düşünmezdi ki bunlar çok ama çok yakınların olsa da . Bu neden ile de hep ayakta kalmak için mücadele içinde olduk . Lakin bir gün gelirverir ya bu tüm düşüşlerin ve kalmışlardan bir habersiz seni , koştuğun yollardan , düştüğün çukurlardan , döktüğü gözyaşlardan , zorlandığın anlardan , sabahladığın gecelerden , derinde ki acıyı unutmak için binlerce kez dua ediliş anlardan , İslam yolunda verdiğin savaşlardan, yaptığın fedakârlıklardan , ama biri üzülmesin de ben üzülürüm düşüncesi ile geçirdiğini milyonlarca düşüşlerden bı habersiz düşünmeden akıl etmeden yargılamaya kalkışırlar . Seni , benliğini, inancını yargılama haddi bulup da kullandığı Kelimelerin nereden gelip nereye ulaştığına dikkat etmeden sarf etmelerinin verdiği hasarların nasıl büyük bi