Ana içeriğe atla

VURDUM DUYMAZLIK




Binlerce kez düştük hem de acımasızca bu dünya imtihanın da . Düştük ama imanımız da kuvvet bulduk tekrar ayağa kalkmaya gayret ettik. Böyle gerekiyordu bu zorlu yaşam koşusunda. Çünkü seni senden bir de Rabbin dışında kimse düşünmezdi ki bunlar çok ama çok yakınların olsa da . Bu neden ile de hep ayakta kalmak için mücadele içinde olduk . Lakin bir gün gelirverir ya bu tüm düşüşlerin ve kalmışlardan bir habersiz seni , koştuğun yollardan , düştüğün çukurlardan , döktüğü gözyaşlardan , zorlandığın anlardan , sabahladığın gecelerden , derinde ki acıyı unutmak için binlerce kez dua ediliş anlardan , İslam yolunda verdiğin savaşlardan, yaptığın fedakârlıklardan , ama biri üzülmesin de ben üzülürüm düşüncesi ile geçirdiğini milyonlarca düşüşlerden bı habersiz düşünmeden akıl etmeden yargılamaya kalkışırlar .
Seni , benliğini, inancını yargılama haddi bulup da kullandığı Kelimelerin nereden gelip nereye ulaştığına dikkat etmeden sarf etmelerinin verdiği hasarların nasıl büyük bir yıkım oluşturduğunu bilmeden konuşulurda konuşulur...
Sonra en iyisi buydu diyip de büyük sitem ile de sanki o kadar mücadeleyi bir enaniyet içinmiş gibi yargılayıp dururlar . Sonra da çekip giderler arkada nasıl bir yıkıklık bıraktığını düşünmeksizin hem de ...


Bu tür insanlara elbette rastlamışsınızdır . Kendince iyilik yaparken daha çok büyük bir kötülüğe sebep olduğunu bilmeden konuşup vaad vermek isteyen iyi  niyetliler !!!

Olucak biliyorum bu tür kişiler hem de fazlası ile. Kırılacağınızı biliyorum bu konu da hem de hak ettiğinizi düşünmeden neden böyle bir durum geldi ki başıma diyip sabahladığınız anlar da çok olucaktır eminim . Lakin diyeceğim şu ki ;

"Kim çıkar ise çıksın karşınıza , kim ne der ise desin , kim yargılamak istiyor ise yargılansın düşünmeden hem de ... 
Evet kırılma anlarınız çok fazla olucaktır . Neden bunlar benim başıma geliyor diyeceğin anlar da çok olucaktır. Ama inanın her söylenen sözler, her karşınıza çıkacak olan kişiler sizi siz olmanız için birer basamak ... 
Ve her söylenen söylenen kırıcı sözlerinin ardından inanın ve emin olun ki Allah'ın gönderdiği bir hikmet deryası vardır ...
Sadece görmeyi bilin ve daima kendi davanız da ilerleyin ... 

"Her defter kişinin defteridir istediği şekil de doldurur , varsın siz de bu mücadeleler ile doldurup cennet köşkünde bir köşk hazırlatın ... 
Peygamber efendimiz (s.a.v) üzmüş olan bu dünya nasıl olur da bizi üzmez ... Varın yürüyün siz elbet Rabbimizin bizleri selâmette çıkarması yakındır ...




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

kaleme dökülmeyen sözcükler

Çok kararsız kaldığımız anlar olmuştur elbet . Bazen bir şarkı dinleme kararsızlığı , Bazen film seçme kararsızlığı , bazen de yüreğimiz de var olan acıya tercüme olacak sözcükler bulamama kararsızlığı... Ve de bu kararsızlık sonucu dökülen satırların katliamına sebep olmak. Bu kararsızlık İle de İç dünyasına yabancı olur muydu insan . Bu kadar uzak olabilir miydi kendine ... Bilemiyorum .  Ne garip hale geldik de yaşadığımızı hayata bir yabancı olduk , çözmüş değiliz . Başı boşluk boğazımıza dayanmış da kaçıyoruz kaçtığımız kadar .  Nereye kadar söyler misiniz nereye kadar bu kadar amaçsızca yaşamak ... Evet okuduğunuz her yazım aynı konu üzerinde dönebilir sizin için . Ama şöyle bir gerçek de var , Siz bu yaşamı çözmüş olabirsiniz ama ben çözmüş değilim .  Bir bulmaca gibi benim için . Bazen dediğim gibi bir bulmaca çözülmesi beklenen , bazen de sıralar dolu bir diyar , bazen seyredilmesi gerek bir gösteri alanı ...                                                         

KİMİM Kİ BEN ?

Herkesin bir hayali vardır elbet . Gerçekleştirmek istediği nice plan ve programlar . Bitmek bilmeyen istekler ile hayatı devam ettirmeye çalışmak ... Niceler sığdırmayı çok sevdiğimizi biliyorum ki bu da hayatımızın bir parçası haline gelmiş durumda daha da fazla da ziyadeleşecektir eminim .  Peki nereye kadar sürecek bunlar hiç düşündün mü ? Yani nasıl anlatsam bilmiyorum ki bazen sözcükler yetersiz gelebiliyor maalesef.  Düşünmenizi istiyorum ve de hayal etmenizi istiyorum.  Dünyaya İlk gözlerimizi açtığımız zamanı düşünün ;  savunmasız , aciz , hiçbir şeye gücü yetmeyen daima birilerine muhtaç olma iç güdüsü ile hareket etmeye çalışan ve de bu duygu nedeni ile de istemesizce oluşan binbir türden uyarı mesajları ...  Ama bu kadar aciz olmamıza rağmen bir o kadar masumduk ki herkesin etrafımızda pervane olduğu bir dönem ... Sonra yaşam ile karşılaşarak ayır etmeksizin dünyamıza uğrayan her şeyi dünyamıza almaya başlayınca güçleştik ama bir o kadar da masumluğumuz kaybediv

Nereye kadar ?

Öylesine yazılmak için başlanır satırlar genel de sadece bir iç çöküş olması niyeti ile . Sonra her satır ile derin çok derin hallere girilir de çıkışı olmaz hale giriliverilir . Çünki o kadar çok kaçıyoruz ki gerçeklerden , Kör oluyoruz , sağır oluruyoruz bana dokunmayan yılan bin yaşasın lafzı ile ortalıklarda cirit atıveriyoruz . Bu ciritleri de hayatımı yaşıyorum kalıbına sığdırarak kendimizce vicdanımızı(!)rahatlatıyoruz . Sonra öyle bir an geliveriyor neden bunlar başıma geldi diye de haykırıyoruz . Haddimiz olmadığı halde hayatı sahiplenirken, bizim olmayan bedenleri sahiplenirken, bizim olmayan duyguları yönetirken düşünmeden hareket ederken küçük bir aksilik ile de neden bunlar başıma geldi diye de Yaradana haşa ahkam kesiyoruz... Sübhanallah oysa ki yaşam bizim yaşamımız değil miydi  ki ne ara bir yaradana havele(!) ediverdik , ne ara  bunca şeylerin suçlusu yaradan oluverdi(!). Aklımız başımız da değil , akıl sahibimiyiz orası da muamma... Söylenecek o kadar çok