Ana içeriğe atla

KİMİM Kİ BEN ?






Herkesin bir hayali vardır elbet . Gerçekleştirmek istediği nice plan ve programlar . Bitmek bilmeyen istekler ile hayatı devam ettirmeye çalışmak ...

Niceler sığdırmayı çok sevdiğimizi biliyorum ki bu da hayatımızın bir parçası haline gelmiş durumda daha da fazla da ziyadeleşecektir eminim . 

Peki nereye kadar sürecek bunlar hiç düşündün mü ? Yani nasıl anlatsam bilmiyorum ki bazen sözcükler yetersiz gelebiliyor maalesef. 
Düşünmenizi istiyorum ve de hayal etmenizi istiyorum. 

Dünyaya İlk gözlerimizi açtığımız zamanı düşünün ;  savunmasız , aciz , hiçbir şeye gücü yetmeyen daima birilerine muhtaç olma iç güdüsü ile hareket etmeye çalışan ve de bu duygu nedeni ile de istemesizce oluşan binbir türden uyarı mesajları ... 
Ama bu kadar aciz olmamıza rağmen bir o kadar masumduk ki herkesin etrafımızda pervane olduğu bir dönem ...

Sonra yaşam ile karşılaşarak ayır etmeksizin dünyamıza uğrayan her şeyi dünyamıza almaya başlayınca güçleştik ama bir o kadar da masumluğumuz kaybediverdik . 

Savaştık!
Herkes ile ve en başta kendimiz ile . Kendimizi unutuk , kendimizi yıpratık , kimsessiz yapamayacağım korkusu ile de kendimizi unutup herkes olmaya karar verdik ama daha da korktuk bir daha nasıl eski masumluğumuza kavuşuruz diye ... 

Garibiz  hem de fazlası ile !
O kadar güzel bir yaşam ile var olabiliyorken bir an da mahfedip kendimizi hayatımızı zehir ediyorduk bunlar da yetmezmiş gibi bu kadar şeyin nerden kimden gelip de bize verdiğini dahi hesap edemez olduk .

Oysa aklı başında insan bir an da var olduğu bir yer de bir dünya da nereden geldik kimin emri ile burada var oldum da ve niçin buradayım ve neden ben şuan bu dünya misafirhanesindeyim diye sorgular . Çünkü olması gereken buydu ...


Lakin her şeyden kaçtığımız gibi bizi var edenden de kaçtık sonra haddsizce mutlu olmak istedik !





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

kaleme dökülmeyen sözcükler

Çok kararsız kaldığımız anlar olmuştur elbet . Bazen bir şarkı dinleme kararsızlığı , Bazen film seçme kararsızlığı , bazen de yüreğimiz de var olan acıya tercüme olacak sözcükler bulamama kararsızlığı... Ve de bu kararsızlık sonucu dökülen satırların katliamına sebep olmak. Bu kararsızlık İle de İç dünyasına yabancı olur muydu insan . Bu kadar uzak olabilir miydi kendine ... Bilemiyorum .  Ne garip hale geldik de yaşadığımızı hayata bir yabancı olduk , çözmüş değiliz . Başı boşluk boğazımıza dayanmış da kaçıyoruz kaçtığımız kadar .  Nereye kadar söyler misiniz nereye kadar bu kadar amaçsızca yaşamak ... Evet okuduğunuz her yazım aynı konu üzerinde dönebilir sizin için . Ama şöyle bir gerçek de var , Siz bu yaşamı çözmüş olabirsiniz ama ben çözmüş değilim .  Bir bulmaca gibi benim için . Bazen dediğim gibi bir bulmaca çözülmesi beklenen , bazen de sıralar dolu bir diyar , bazen seyredilmesi gerek bir gösteri alanı ...                                                         

Nereye kadar ?

Öylesine yazılmak için başlanır satırlar genel de sadece bir iç çöküş olması niyeti ile . Sonra her satır ile derin çok derin hallere girilir de çıkışı olmaz hale giriliverilir . Çünki o kadar çok kaçıyoruz ki gerçeklerden , Kör oluyoruz , sağır oluruyoruz bana dokunmayan yılan bin yaşasın lafzı ile ortalıklarda cirit atıveriyoruz . Bu ciritleri de hayatımı yaşıyorum kalıbına sığdırarak kendimizce vicdanımızı(!)rahatlatıyoruz . Sonra öyle bir an geliveriyor neden bunlar başıma geldi diye de haykırıyoruz . Haddimiz olmadığı halde hayatı sahiplenirken, bizim olmayan bedenleri sahiplenirken, bizim olmayan duyguları yönetirken düşünmeden hareket ederken küçük bir aksilik ile de neden bunlar başıma geldi diye de Yaradana haşa ahkam kesiyoruz... Sübhanallah oysa ki yaşam bizim yaşamımız değil miydi  ki ne ara bir yaradana havele(!) ediverdik , ne ara  bunca şeylerin suçlusu yaradan oluverdi(!). Aklımız başımız da değil , akıl sahibimiyiz orası da muamma... Söylenecek o kadar çok